PFSA25

KODUYLA %25 YENİ YIL İNDİRİMİNDEN YARARLANMAK İÇİN

Gün
Saat
Dakika
Saniye

Haftalık Galatasaray Takım Analizi – Avrupa Ligi: Galatasaray – Dinamo Kiev (Cemil Tekin)

Galatasaray, Hatayspor maçında yaşanan puan kaybının getirmiş olduğu gerek taktiksel gerekse de yapısal eleştirilerin gölgesinde çıktı Kiev maçına. Avrupa Ligi’nde ilk 8’e girebilmek adına, turnuvada şu ana kadar puanı olmayan ve sadece bir gol atabilmiş Kiev karşısında rahat bir galibiyet bekleniyordu taraftar cephesinde ancak öyle olmadı.

Maça son haftalarda ben de dahil birçok otorite ve taraftar tarafından eleştirilmesine rağmen yine 4-2-3-1 düzeni ile başladı Galatasaray. İlk 20 dakikada 2-0’ın bulunması, aslında maçın öngörüldüğü şekilde rahat geçeceği izlenimini uyandırsa da devamında gerek skor gerekse de oyun olarak bekleneni ortaya koyamadı Galatasaray. 2-0’dan sonra akan oyunda Galatasaray’ın özellikle karşılama şemasındaki ve merkezdeki defoları ortaya çıktı. 44. dakikada gelen golle de Kiev devreye umutlarını tazeleyerek girdi.

2-0’dan sonra Galatasaray’ın top hakimiyetinin ne derece düştüğünü verilerden de görebiliyoruz. Bunda Sara gibi topa hükmedebilecek bir oyuncunun eksikliğinin ve onun yerine fiziksel enerjisiyle oynayan Berkan’ın olması ve yine Kiev gibi merkezde kompakt kalıp dinamizm ortaya koyabilen takımlara karşı Galatasaray’ın sezon başından beri zorlanmasının etkisi büyüktü. 2-0’dan sonra da Kiev’in ikinci bölgede ortaya koyduğu enerji önce oyunu, 2-1’den sonra da momentumu tersine çevirdi.

Kiev’in ilk golü öncesinde merkezde Galatasaray’ın hatalı yerleşimi dikkat çekici. Benzerlerine, özellikle Torreira’nın ön alan baskısına gittiği ve Sara’nın merkezi tek başına savunmak zorunda kaldığı sekanslara birçok kez şahit olmuştuk. Ancak Kiev maçında Galatasaray merkezinin eksik yakalandığı ve hatalı baskı yaptığı sekansların çokluğunun nedenlerinden biri de Mertens, Yunus ve Barış Alper’in takım savunmasına verdiği katkının minimum düzeyde olmasıydı. Bunda dar rotasyon nedeniyle bu isimlerin sürekli olarak 11’de oynamasının ve Okan Buruk’un alternatif oyuncuları yeteri kadar hazır tutamamasının da etkisi var diye düşünüyorum.

İkinci yarıda Osimhen’in penaltı golü bana göre maçın dönüm noktasıydı. Neden? 2-0’dan sonra topun ve oyunun hakimiyetini belli oranda kaybeden Galatasaray, farkı tekrar 2’ye çıkarmayı başardı. Bu golden sonra Okan Buruk’un yapması gereken tek şey, turnuvada sadece 1 golü olan, hücum anlamında zaten kısıtlı becerilere sahip Kiev’e karşı saha içi enerjiyi arttırmak adına taze kan olabilecek isimleri oyuna almaktı. Bunların başında Jelert ve Yusuf Demir geliyor. Zira Yunus ve Mertens ile birlikte zaten sağ bekte oldukça zorlanan Kaan Ayhan’ın kondisyon ve enerji olarak ilerleyen dakikalarda oyundan düşecekleri hatta düşmeye başladıkları çok barizdi. Bu nedenle iki farklı skor avantajını elde etmişken teknik taktikten bağımsız olarak sahaya enerji koyacak herhangi bir ismin oyuna atılması akla gelen ilk seçenekti.

Ancak Okan Buruk 3-1 ile 3-2 arasında geçen 15 dakikada oyuna müdahale etmemeyi tercih etti. Golü kalesinde gördükten sonra ise sahada enerji ortaya koyan veya koyması muhtemel isimlerden birisi olan Berkan’ı oyundan alarak Kerem Demirbay’ı sahaya sürdü. Bu hamle, Kiev’in merkezden daha kolay hücum etmesine, hem birçok sekansta Galatasaray yarı sahasına yerleşebilmelerine hem de geçiş hücumlarında tehlike yaratmasına sebebiyet verdi. Berkan-Kerem Demirbay değişikliği ile Kiev’in üçüncü golü arasında geçen yaklaşık 10 dakika boyunca da Okan Buruk değişiklik yapmayı tercih etmedi ki bu süreçte Galatasaray hücum oyuncularının geriye dönmekte oldukça zorlandığını gözlemledik.

Bu süreçte Kiev’in gol sinyalini verdiği tehlikelerden birinin başlangıcında, Barış Alper’in geriye dönemediğini ve kanadındaki rakibi kovalayamadığını gördük.

Ve yukarıdaki görselde Kiev’in bulduğu üçüncü goldeki Galatasaray’ın kendi yarı sahasına yerleşimini görüyoruz. Kiev’in 81. dakikada 7 kişiyle hücum etmesi, Galatasaray’ın 6 oyuncuyla savunmak zorunda kalması ve savunma yaparken yanlış yerleşip rakibe kolay orta imkanı vermesi. Kısacası hatalar zinciri sonrası gelen bir gol.

Okan Buruk, 3-3’ten sonra Batshuayi, Jelert ve Yusuf Demir hamleleri yapsa da geç kaldığı aşikardı. Günün sonunda Galatasaray, turnuvada puan olmayan, 6 maçta 1 gol atabilmiş Kiev ile kendi evinde berabere kalarak son 8 şansını Ajax deplasmanı öncesi ciddi anlamda tehlikeye soktu.

Galatasaray’ın oyun gücündeki düşüşten, üçlü savunma formasyonundan tekrar dörtlü formasyona dönülmesi sonrası ortaya çıkan saha içi sorunlardan bir süredir bahsediyorum. Futbolda, olası tehlikeleri ve karşılaşılabilecek yol kazalarını öngörebilmek, saha içi sorunları analiz edebilmek sizi her zaman hazırlıklı olmaya teşvik ettiği gibi oyun gücünüzü de başka bir seviyeye taşımanıza da yardımcı olur. Ancak bunları öngöremezseniz; kader sizi Hatayspor ve Kiev gibi hiç beklemediğiniz 2 maçta gelir bulur.

Galatasaray’ın kadro kalitesinin özellikle alternatif oyuncuları düşününce “overrated” olduğu fikrindeyim. Ancak bunda kesinlikle Okan Buruk’un da payı var diye düşünüyorum. Zira takımı teknik ve taktik anlamda hazırlamak, doğru sistemi takıma entegre etmek nasıl teknik direktörün görevi ise alternatif oyuncuları hazır tutmak da yine teknik direktörün görevidir. Ancak Okan Buruk’un bu konuda çok başarılı olduğunu söyleyemem. Çünkü Galatasaray hava toplarını karşılamakta ve bu nedenle sahipsiz topları kazanmada sıkıntı yaşarken, son iki şampiyonlukta büyük payı olan Nelsson’un üstünü bu kadar kolay çizmemelisiniz. Baskı yediğiniz maçlarda bile sonradan oyuna almayacak derece vazgeçilecek bir oyuncu değil Nelsson. Diğer yandan Kaan Ayhan’ın sağ bekte oldukça zorlandığı, özellikle süratli ve sprinter rakip kanatlara karşı sıkıntılar yaşadığı ortadayken 9 Milyon Euro yatırım yapılan Jelert’i son 10 dakikaların oyuncusu haline getirmek çok büyük hata. Söylediğim gibi rotasyonunuz dar ise elinizdeki alternatif oyuncuları her zaman hazır tutmalı, onlara gerekli süreyi vermeli ve onlardan optimal verimi alabilmelisiniz. Ancak ne yazık ki Okan Buruk’un bazı maçlarda skor üstünlüğünü almasına rağmen bu tip alternatif oyunculara oldukça az süre verdiğini gördük.

Galatasaray için dünyanın sonu mu? Elbette ki değil. Ancak haftalardır devam eden oyun gücündeki düşüşün doğru analiz edilememesi, takımın 4-2-3-1’de hem hücumda hem de savunmada zorlanmasına rağmen bu formasyonda ısrar edilmesi Galatasaray taraftarına kurdurulan Avrupa Ligi Finali’ni tehlikeye soktu. Zaten ne kadar gerçekçi bir hayaldi o da ayrı bir tartışma konusu. Ancak bundan sonra Okan Buruk, Avrupa Ligi’nde gidebileceği en üst noktaya gitmek ve ligdeki avantajlı konumunu tehlikeye atmak istemiyorsa bir an önce üçlü savunma düzenine dönmeli. Çünkü bu sezon Galatasaray’ın Tottenham maçı dahil rakiplerini sürklase ettiği sistem Icardi’li 3-4-1-2 veya Icardi’nin sakatlığı sonrası hibrid şekilde de olsa oynanan 3-4-2-1’di. Bu kapsamda transfer döneminde de buna göre yatırımlar yapılmalı diye düşünüyorum. Her şeye rağmen Okan Buruk yine en büyük teminat. Ancak taraftara verdiği güveni, hatalarından dersler çıkarabildiği ölçüde sürdürülebilir kılacağı da bir başka gerçek.

 

Cemil Tekin



Bu Yazıyı Paylaşabilirsin!

X
WhatsApp
LinkedIn
Telegram
Facebook

Diğer Yazılarımız

PFSA İLE FUTBOL KARİYERİNE BAŞLA

Futbolda scouting eğitimlerinde dünya devi olan PFSA’nın kursları ile futbol kariyerinizde emin adımlarla yükselin!

BİLGİ ALMAK İÇİN: