PFSA25

KODUYLA %25 YENİ YIL İNDİRİMİNDEN YARARLANMAK İÇİN

Gün
Saat
Dakika
Saniye

Mezarlıklarda Kutlanan Şampiyonluklar (Soner Okuyucu)

Bir topun yeşil sahada yuvarlanması ne kadar anlam ifade edebilir? Aynı topun üç direk arasından giremeyişi koca bir şehri gözyaşlarıyla ıslatabilir mi? Formalı 11 oyuncunun bir topun peşinden koşması, bir şehrin “Biz de varız!” isyanına ses olabilir mi?

Dünyadaki diğer tüm şehirlerden ayrılan iki şehir var ki o şehirlerde evlerin pencerelerine yalnızca bir çift rengin bayrakları layık görülür, çocukların odalarının duvarlarında tek takımın posterine yer vardır, yalnızca bir takım başardığında sokaklara dökülünür… Gelin hasretinden prangalar eskitilen 8-10 kilogram ağırlığındaki bir kupanın özlemiyle yitip giden hayatların şehirlerine bir selam verelim.

Mevzubahis kutlama yapmak olunca, mezarlıkların akla ilk gelen adreslerden biri olmayacağına hiç kuşku yoktur. Ancak ne tesadüftür ki; 11 Mayıs 1987’de İtalya’da Napoli ilk lig şampiyonluğunu kazandığında da 2021-2022 sezonunda ülkemizde Trabzonspor 38 yıl sonra ligde ipi göğüslediğinde de gidilen ilk adres mezarlıklar olmuştu.

Tarih boyunca futbolun ruhunu en derinden yaşatan figür, futbol tanrısı Diego Armando Maradona’nın 1986-1987 sezonunda Napoli’ye getirdiği tarihin ilk Serie A şampiyonluğunun ardından, Napolili taraftarlar şehrin en büyük mezarlığına şu pankartı asmıştı: “E NON SANNO CHE SE SO’PERSO”

“Ne kaçırdıklarını bilmiyorlar.”

 

Yıllar sonra 2022-2023 sezonunda gelen şampiyonluğun ardından ise La Gazzetta dello Sport, bugünlerde ülkemizde top koşturan ve o dönem Napoli şampiyonluğunun mimarlarından olan Victor Osimhen ile Maradona’yı sarılırken resmetmiş ve “Napoli Cennette” başlığıyla çıkarak yitirilen büyük efsanenin hatırasıyla şampiyonluğu duyurmuştu.

Yine Corriere della Sera’da yazan Napolili gazeteci-yazar Roberto Saviano, yıllar sonra gelen şampiyonluğu şöyle anlatıyordu: “Dezavantajlı olarak doğduğunuz için hep sonuncu olma hissi, ya şehrinizi, ailenizi, sevdiklerinizi terk edip gideceğinizin ya da orada olanla yetinmeniz gerektiğinin farkındalığı: Aksak kamu hizmetleri, harap okullar, kendilerini kral sanan yöneticiler. Bugün futbol ile alakası olmayanlar bile, hiç futbol maçı izlememiş olanlar bile oyunun bir parçası hissediyor… Sanki takım şehre değil de şehir takıma ait… ”

Napoli ve şampiyonluklarını kaleme alma işini Napolili Saviano’ya bırakarak, gözümüzü İtalya’nın güneyindeki deniz kenti Napoli’den ülkemizin kuzeyindeki deniz kenti Trabzon’a çevirelim.

Trabzonspor’un nüfus cüzdanında 1967 yazsa da bu kentin futbol ile haşır neşirliği 1920’lere kadar dayanıyor. Şehrin ilk iki futbol kulübü olan İdman Ocağı ve İdman Grubu “Trabzon gençliğinin mükemmeliyeti bedeniye ve ruhaniyesini temin maksadıyla” (Trabzon gençliğinin bedensel ve ruhsal yapısını geliştirmek maksadıyla) 1920 yılında kuruldular. Hatta ülkemizde spor kulüpçülüğünün temelini oluşturan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na ilk katılan dört şehir İstanbul, Ankara, İzmir ve Trabzon’du. Trabzonlu sporcu Süleyman Rıza Kuğu tarafından kaleme alınan, Türkçe olarak yazılmış ilk teorik futbol kitaplarından biri olarak kabul edilen eserde Kuğu, Trabzon’un ‘Doğu vilayetlerine futbolu öğretmeyi’ misyon edindiğine değinmiştir. Elbette ki amacımız Trabzon’da futbolun tarihini anlatmak değil, bu misyonu tarihçilere bırakarak bu parantezi kapatalım. Ancak Trabzonspor’u bir şehrin salt bir spor kulübü olarak görmek, taşıdığı anlama oldukça yüzeysel bir bakış olur.

Kuşkusuz ki bir oyunun bu denli baskın vücut bulmuş olması nedensiz değil. Türkiye’nin kuzeydoğusunda, sosyo ekonomik olarak geride kalmış, vasat altı bir sanayiye sahip, tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomisi, 1 milyon bile olmayan nüfusu ile sıradan gibi gözüken bu küçük Anadolu şehrinin, “ben de varım!” nidasıydı futbol. Bundandır ki bu şehrin bakışı dik, öfkesi sert, sesi yüksekti. Bu kent kendini; dört duvar, bir damı ile tek katlı, iki göz bir binadan var olan kulübünün yeşil sahadaki zaferleri, kaldırdığı kupalarla var etmişti. Var etmekle kalmamış, kurulduğu günden bu yana sahada hep kendinden ‘güçlü’lerle savaşmayı misyon bellemiş, doğal rakiplerinin aksine sahip olamadığı bol sıfırlı bütçeleri ‘emek ve alın teri ile’ ikame etmişti. Dönemin Kaptan Şenol’u, bugünün efsanesi Şenol Hoca, yıllar sonra bu duruşu “Futbolu eskiden açlar oynar, zenginler izlerdi. Şimdi ise zenginler oynuyor, açlar izliyor. Futbol ayak oyunu değil, ayakla oynanan bir oyundu.” diye ifade edecekti.

İlk başkaldırı gerçekleştiğinde takvimler 1976 yılını gösteriyor, bir grup Trabzonlu genç, sırtlarına geçirdikleri bordo-mavili formayla, lig kurulduğu günden o güne kadar İstanbul dışına çıkmamış lig şampiyonluğunu söküp alıyor ve Anadolu’ya getiriyordu. Ardından 1984 yılına kadar 6 lig şampiyonluğu kazanılıyordu. Bu sayede, yalnızca kupaları değil, futbolu da yaka paça tutup Samsun’a, Konya’ya, Bursa’ya, Kayseri’ye, Diyarbakır’a ve tüm Anadolu’ya getiriyordu. İşte Trabzonspor bu devrim üzerine oturmuştu. Ancak zamanın ruhu ve getirdiklerinin bazı tahribatlara yol açması kaçınılmazdı. Bugünün Trabzonspor’u da bu başkalaşımdan nasibini alsa da kodlarında ve kuruluş felsefesinde işte bu devrimci ruh ve isyan refleksi vardı. Bu devrimden yıllar sonra, sembol isimlerden Kazım Koyuncu, kendi Trabzonspor’unu şöyle ifade ediyordu: “Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti.”

Belki de yapılabilecek en iyi tarifi yapmıştı hocaların hocası Özkan Sümer Trabzonspor için: Dalgaların sesi, yaylaların sisi, ormanların gizi, kemençenin sözü, yaşlıların öyküsü, gençlerin tutkusu… “Hayattaki önemsiz şeylerin en önemli olanı, bir oyundan daha fazlası, hayattan biraz daha azı” futbolun, sabah kahvaltısından önce geldiği bir şehir Trabzon. Yazar Sevecen Tunç’un tarifiyle, Maslow’un İhtiyaçlar Piramidi’nde, Trabzon’da en üstte Trabzonspor’un şampiyonluğu yer alıyor. Yıllar önce dönemin başkanı Sadri Şener ise bir Trabzonlu’nun hayata dair önceliklerini şöyle sıralamıştı: Din, vatan, Trabzonspor. Ana rahmine düşüldüğünde yazılan, mezardan bile şampiyonluğu kutlanılan bir ‘kader’ Trabzonspor, aksi düşünülemez. Evladına Bordo-Mavi dışında bir renk alternatifi sunmayan, toprağın bordo koktuğu, yağmurun mavi yağdığı bir şehir Trabzon. Her köşe başında bir taraftarın kalbi, bordo-maviye atar ve şehir, her zaferde yeniden doğar, her mağlubiyetle yara alır. Kaleye girmeyen topların, kaçan şampiyonlukların canına kıyma sebebi olanların takımı, ona hayat verenlerin hayatı Trabzonspor. Tribünde seksenini geçmiş kadınların, dünyanın öteki ucundan gelmiş yabancı futbolcusuna nasırlı elleriyle çorap dokuyanların kulübüdür. Hayatın rasyonelliği karşısında irrasyonelliğiyle sarsılmaz bir tutku Trabzonspor. Saviano’nun Napoli tarifindeki gibi “Sanki takım şehre değil de şehir takıma ait…”

Tam 38 yıl oldu hasretle beklenen, defalarca kulpuna yapışılan, gelmek üzereyken elden kayıp giden o kupa Trabzon’a uğramayalı. Fakat hasret arttıkça özlem, kavuşmalar daha öte olurdu. Ne de olsa isyanın, inadın takımıydı Trabzonspor, vazgeçmek yakışmazdı. Dik oynandı ve sonunda, 1 Mayıs 2022 sabahına şampiyon uyandı bordo mavi yürekler.

Bakmayın tüm dünyada tıklanma rekorları kıran coşkulu, tekno partimsi şampiyonluk kutlamalarına, Paris’ten, New York’tan, Toronto’dan, dünyanın her noktasından gelen, horon tepen Trabzonsporluların görüntülerine. Şampiyonluğun sabahında buruk bir gurur vardı her bir Trabzonsporlu’nun içinde. Buruktular çünkü ömür boyunca sarılarak şampiyonluk kutlama hayali kurulan babalar, anneler, ağabeyler, kardeşler, dostlar o günü göremeden terk-i diyar etmişlerdi.

Gururluydular çünkü kaybettikleri babadan kalan vasiyeti, dostlarına, şampiyonluk kutlayamadan tükenmiş nefeslere verdikleri sözü yerine getirmişlerdi. Bundandır ki şampiyonluğun ertesi sabahı mezarlıklara koşuldu, mezar taşlarına bordo-mavili formalar, atkılar asıldı. ‘Başardık’ diye kucaklaşıldı, hasret giderildi, dertleşildi. Geç de olsa nihayet birlikte şampiyonluk kutlanmıştı…

 

Soner Okuyucu

Bu Yazıyı Paylaşabilirsin!

X
WhatsApp
LinkedIn
Telegram
Facebook

Diğer Yazılarımız

PFSA İLE FUTBOL KARİYERİNE BAŞLA

Futbolda scouting eğitimlerinde dünya devi olan PFSA’nın kursları ile futbol kariyerinizde emin adımlarla yükselin!

BİLGİ ALMAK İÇİN: