PFSA25

KODUYLA %25 YENİ YIL İNDİRİMİNDEN YARARLANMAK İÇİN

Gün
Saat
Dakika
Saniye

Haftalık Galatasaray Takım Analizi: Galatasaray – Bodo/Glimt (Cemil Tekin)

Bodo karşılaşması, Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde ilk 24 hedefi için Liverpool galibiyetini de taçlandırmak adına son derece kritik bir virajdı. Ancak maçtan saatler önce İlkay’ın sakatlık haberi bir şok etkisi yarattı. Çünkü Bodo gibi kompakt bir takım karşısında Galatasaray’ın merkezde oyunu yönlendirebilecek ve topun hızlı dolaşımını sağlayacak bir oyun aklından yoksun olması elbette büyük bir eksiklikti. Ancak 90 dakika boyunca Galatasaray teknik heyetinin takımı maça çok iyi hazırladığına ve rakibi çok iyi analiz ettiğine şahit olduk.

Bodo takımı klasik bir Kuzey takımı kimliğinden ziyade, hücumda çok net, efektif setleri olan, stratejileri tamamen mücadeleye dayanmayan, birçok takıma zorluk çıkaran kompakt bir takım. “Koşucu” takım algısı ise bir anlamda yanlış analiz edilen bir kulüp. Çünkü Bodo takımı, toplu oyunda topu üçüncü bölgeye taşıdıklarında rakip ceza sahası ve çevresinde olabildiğince çok oyuncuyla konumlanmayı hedefleyen bir plana sahip. Bunun getirdiği risk ise atakları sonlandıramadıkları senaryoda, üçüncü bölgeden itibaren fazlaca geri yönlü sprint atmaları. Onları çok koşan bir takım olarak gösteren temel nokta bu.

Knutsen, oyun kurulumunda dörtlü savunma hattını oldukça geniş yerleştiren ve bu sayede rakiplerin pres mesafesini uzatmayı amaçlayan bir teknik direktör. Buna ek olarak takımın oyun kurulumundaki beyni diyebileceğimiz Berg, mutlaka topa temas etmesi ve oyunu kurgulaması gereken bir isim. Galatasaray’ın ise Bodo’nun bu stratejisine karşı önceki maçlara oranla üçüncü bölge baskısında daha geniş konumlandığını ve Bodo’ya cevap verebildiğini gördük. Galatasaray’ın bunu doğru uygulayabilmesinin temel nedeni, yüksekte Barış Alper, Yunus, Sane ve Osimhen gibi sprinter özellikli 4 oyuncuya sahip olunmasıydı. Yani Bodo takımı, savunma hattını ne kadar geniş konumlandırsa da Galatasaray bu 4 sprinter oyuncu ile rakibin oyun kurulumunda topa temas eden veya sonraki pas opsiyonu olabilecek oyuncuların üzerine hızlıca çıkmasını sağladı. Bu durum Bodo savunma hattının topla buluştuktan sonra aksiyon alması gereken süreyi minimuma indirdi.

Topun gitmesi muhtemel alanlara yapılan baskıya ek olarak oyunun kurgulandığı bölgeye göre çoğunlukla da rakip stoper Aleesami üzerine yönlendirmeli bir baskı uygulandı. Bu baskı, Bodo’nun oyunu sağlıklı kurgulayamamasına, zaman zaman uzun oynamasına ve akabinde kaybedilen toplarda Galatasaray’ı karşılamak zorunda bıraktı. Galatasaray’ın attığı goller öncesi gerçekleşen hatalar ve aksiyonlar bunun ispatı niteliğinde. Bunun yanında Galatasaray’ın oyun içinde ön alan baskısının şiddetini düşürüp ikinci bölgede Lemina ve Torreira’nın varlığıyla da merkez karşılamasına ve pas kanallarını kapatmaya dayalı aktif dinlenemeye geçtiğini de gördük. Bu strateji Galatasaray’ın rakibi bozma planını 90 dakikaya yaymasını sağladı.

Galatasaray, yoğun konsantrasyon altında oyunun belli dilimlerinde topun arkasına hızlı geçmeyi de başarınca ilk yarıda Bodo takımı birçok hücum ve atak başlangıç fazında duvara çarpmış gibi hissetti. Knutsen ilk yarı bittiğinde muhtemelen çaresiz hissetmiş ve takımını tanıyamamıştır.

Galatasaray’ın etkili ve doğru kurgulanmış baskısının Bodo’nun oyun kurulumuna etkisi verilere de yansımış durumda, Bodo’nun top kayıp noktalarına baktığımızda özellikle ilk yarıda birinci bölge ile ikinci bölgeye geçiş esnasında kaybedilen topların Galatasaray adına sıklıkla şuta dönüştüğünü görüyoruz.

Bununla eşdeğer olarak Galatasaray’ın savunma ve top kapma aksiyonlarının haritasına baktığımızda ilk yarıda rakip yarı sahada yapılan aksiyonların bir hayli fazla olduğunu söylemek mümkün.

Galatasaray takımının ikili mücadele verilerinde de başarılı olduğunu söylemek mümkün. Doğru pres takibi sonrasında rakiplerin topla rahat aksiyona girmesini önlemek adına doğru zamanda ve doğru bölgede girilen ikili mücadelelerin kazanıldığını gördük. İkinci yarıda Galatasaray’ın oyunun belli dilimlerinde kompakt şekilde beklemesi, rakibin en büyük meziyeti olan iç koridor oyununa karşı yay çevresinden atılan koşulara cevap verebilmesi ve bu daralan alanda Bodo’ya üstünlük kurması bu ikili mücadelelerdeki başarının etkenlerinden biriydi.

Her iki takımın pas örgülerine baktığımızda ise Galatasaray’ın Liverpool maçına benzer şekilde topla az ama öz oynayan bir görüntüde olduğunu görüyoruz. Elbette ki bunun temel nedeninin buraya kadar anlattığım şekilde Galatasaray’ın temel maç stratejisinin rakibin oyun kurulumunu rakip birinci bölgede ve ikinci bölgeye geçiş esnasında bozmak olduğunu söyleyebiliriz. Yani topa hükmetmekten ziyade topa hükmetmesi muhtemel takımın stratejisini doğru alanlara baskıyla bozup sonuca gitmek.

Galatasaray ilk 24 yolunda kritik bir galibiyet aldı. Önemli nokta ise Liverpool maçından sonra yine doğru rakip analizi ve doğru saha içi planıyla bu galibiyetin alınmış olması. Okan Buruk da kariyeri açısından günümüz trendinde her geçen gün değerlenen baskı ve geçiş oyununda rüştünü ispatladı diye düşünüyorum. Çünkü geçtiğimiz sezonlarda Bayern ve Tottenham maçlarında çoğunlukla adam adam şiddetli ön alan baskısı izlettirdikten sonra bu sezon önce Liverpool maçında rakibi çoğunlukla ikinci bölgeye geçişte ve ikinci bölgede pas kanallarını kapatmak suretiyle karşılama stratejisini izlettirdi, devamında ise Bodo karşısında son derece hibrit baskı ve karşılama şemaları izlettirdi. En önemlisi de bu iki maçtan sonuç almayı başararak topsuz oyunda esnekliğini ve çok yönlülüğünü ortaya koydu. Bu iki maç, Galatasaray’ın kalan Şampiyonlar Ligi fikstüründe rakiplere göre geliştirmesi ve uygulaması muhtemel stratejilerin de en büyük referansı olacak…

 

Cemil Tekin

Bu Yazıyı Paylaşabilirsin!

X
WhatsApp
LinkedIn
Telegram
Facebook

Diğer Yazılarımız

PFSA İLE FUTBOL KARİYERİNE BAŞLA

Futbolda scouting eğitimlerinde dünya devi olan PFSA’nın kursları ile futbol kariyerinizde emin adımlarla yükselin!

BİLGİ ALMAK İÇİN: