Asırlık rekabette aylar öncesinden merakla beklenen bir derbi mücadelesi beklentilerin çok altında sonuçlandı. Taktiksel detayların kısıtlı kaldığı ve atak aksiyonlarının sıfıra yakın olduğu derbide iki takımda adeta sahaya beraberlik için çıkmış izlenimini verdi. Galatasaray için beraberlik kötü bir sonuç gibi görünmüyor ancak Fenerbahçe için işler beklendiği gibi ilerlemedi ve şampiyonluk yarışında rakibinin maçlarına bağlı bir olasılık söz konusu artık. Maçın az da olsa taktik detaylarını Fenerbahçe özelinde anlatmaya çalışacağım.
Galatasaray hafta boyunca beklenilen ve muhtemel olarak verilen kadro ve dizilişle sahaya çıktı. Lemina eklemesi ile 4-2-3-1 dizilişini görüyoruz. Yeni transferler Frankowski ve Eren Elmalı’nın bek bölgesinde formayı giymesi beklenilen bir noktaydı. Fenerbahçe’de ise stoper oyuncularının sakatlığından doğan belirsizlik hafta boyunca konuşuldu. Çağlar’ın iyileşmesi ve Amrabat’ın stoper bölgesinde çeşitli sebeplerle risk teşkil etmesi ile Yusuf tercihi dikkat çekici oldu. Fenerbahçe oturmaya başlayan yeni düzeni ile 4-1-3-2 dizilişi ile sahada yer aldı.
Dizilişlere ve sahaya yayılıma baktığımızda dikkat çeken noktalar var. Fenerbahçe’nin geri üçlüsünde Çağlar / Barış Alper , Skriniar / Osimhen, Yusuf / Sallai eşleşmelerini ve bu oyuncular arasındaki fiziki mücadeleleri maç boyunca net bir şekilde gördük. Merkez orta sahada Fred/Sara, Tadic/Torreira, Szymanski/Lemina birebir eşleşmeleri merkezde iki takım için oyuna ağırlığı koymanın ince detaylarıydı. İleri ikili de Dzeko/Davinson, Abdulkerim/Nesyri eşleşmelerini, sağ kanat pozisyonunda Oğuz/Eren, sol kanat pozisyonunda ise Kostic/Frankowski eşleşmelerini görüyoruz. İki takımın da birebir takibi ve adam markajını öncelediğini, Fenerbahçe’nin maç boyunca doğru adam takibi ve kaymalarını kusursuz sergilediğini söyleyebiliriz.
Fenerbahçe’nin oyunun hücum yönüne yönelik planına gelelim. Fenerbahçe bu maçta hücuma çıkışlarda Kostic üzerinden sol kanat ağırlıklı bir hücum stratejisini sergilemeye çalıştı. Özellikle Frankowski’nin hücum yönünde yaptığı hataları ve geride bıraktığı boşlukları değerlendirmek öncelikli düşünceydi. Maçın daha başlarında Fenerbahçe’nin kendi yarı sahasında kaptığı topta Dzeko’yu buluşturması ve onun rakibin sağ kanadına doğru savunma arkasına attığı yüksek topla Kostic’in hücumunu gördük. Yine merkezde kapılan topların hızlı bir şekilde Frankowski bölgesine oynandığını görüyoruz. Kostic’in doğru final paslarını atmakta sorun yaşaması ve geç kalması ile skor üretmekten uzak kaldı Fenerbahçe. Kostic maçın genelinde 4 dripling denemesinde bulunuyor ve hepsinde başarı gösteriyor. Topu üçünü bölgeye taşımada oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yaptığı 6 ortada 1 isabetli orta istatistiğine ulaşması takımın skora ulaşmasını da engelledi.
Merkezde ise rakibin nadiren yaptığı hataları ise Lemina geride çok rahat süpürdü. Öndeki Dzeko ve Tadic gibi isimlerin düşük atletizminin sıkıntılarını yaşadığı bir maçı oynadı Fenerbahçe. Maçın ikinci yarısında Amrabat girişi ile Fred’in daha önde konumlanması takımın belirli periyotlarda hücumda baskınlığını arttırdı. Fred’in baskısı ile kapılan toplarda ve merkezde dripling ile hücuma taşıdığı toplar ile bir kaç cılız atak gördük. Geriden hücuma top taşımalarda Yusuf Akçiçek’in attığı hat kıran paslar ve derin paslar hücuma çeşitlilik kattı diyebiliriz.
Fenerbahçe adına hücumda hayal kırıklığı yaratan isim Dzeko oldu diyebiliriz. DAvinson ile eşleşmesinde başarı göstermekten uzak kaldı. 7 hava topu mücadelesinde sadece 1 hava topu kazanması, takımın topu ileride tutmasını engelledi. Mobil rolünden uzak kalmasını rakibin sıkı baskısı altında oynamasına bağlıyorum. Nesyri’de hava toplarında yeterli başarıyı segileyemedi. Ancak Abdulkerim’in top kullanımını yüksek baskısı ile engelledi diyebiliriz. Bir iki pozisyonda top kontrolünü sağlayamaması takımın skor üretememesine neden oldu.
Fenerbahçe stoperleri, rakip hücumcularına maç boyunca net ezici bir üstünlük kurdu ve kaleye yaklaştırmadı. Özellikle Skriniar’ın Osimhen üzerinde kurduğu başarı maçın seyrini etkiledi diyebiliriz. Normalde sağ stoper olarak tercih edilen Skriniar, Osimhen tehdidinden dolayı merkezde konumlandı. Sağ stoperde Çağlar’ın Barış Alper’in fiziksel kapasitesi ve hızı ile mücadelesi takdirlikti. Birçok pozisyonda Barış Alper’e karşı başarılı işlere imza attığını söyleyebiliriz. Kariyerinde ilk derbisine çıkan Yusuf Akçiçek’in, kendisinden daha tecrübeli oyuncu Sallai karşısındaki sertliği ve onun hücum yönünü kısıtlayıcı pozisyon alışları savunmada Fenerbahçe etkinliğini arttırdı. Fenerbahçe’nin savunmada esas dikkat çekici nokta; rakip merkez orta sahaların topsuz koşularına hem merkez orta saha oyuncularının hem de ileri hat hücum oyuncularının sıkı takibi oldu. Savunmada adam değişimlerini ve kaymalarını takım halinde oldukça başarılı bir şekilde yerine getirdiler. Aynı zamanda sezon başından beri dikkat çeken savunmaya geri dönüşler konusu da bu maçta rakibe verilen xG 0,12 oranı ile zirve noktaya ulaştığını söyleyebiliriz. Galatasaray’ın ceza sahasına orta niyeti ile gönderilen ve kalecinin önünde sekip tehlike yaratan pozisyon dışında bir pozisyonu olmadı.
Fenerbahçe savunma düzeninde rakibi karşılarken önde birebir eşleşmeleri yapmaya dikkat etti. Özellikle Lemina-Szymanski eşleşmesi ile rakibin rahat top kullanmasına ve baskıyı kırmasına müsaade edilmedi. Szymanski baskısı ile Lemina’yı stoperler arasına itti ve merkezden uzaklaştırdı. Bu anlarda merkeze yakın konumlanmaya çalışan Frankowski top kullanımını üstlendi. Frankowski’ye de zaman zaman Kostic’in yüksek baskıya çıktığını görüyoruz. Nadir bir kaç atakta Frankowski, Sara’nın hatlar arası koşusuna pas çıkartabildiğini gördük. Ancak Sara bunları etkili kullanamadı. Galatasaray’ın enerjisi en yüksek ve hareketli oyuncularından biri olan Torreira ile Tadic’in eşleşmesi de bu maç özelinde dikkat çekiciydi. Tadic’in maçın en çok mesafe kateden oyuncusu olmasının altında yatan sebep bu oldu.
Savunmada yukarıda bahsettiğimiz stoper, hücum oyuncusu eşleşmelerinin ikili mücadele verilerine baktığımızda Çağlar’ın 14 ikili mücadeleden 11 tanesini kazanması, Yusuf’un 21 ikili mücadeleden 13 tanesini kazanması dikkat çekiyor. Yusuf Akçiçek savunmada 12 ikili mücadelede 11 başarı göstererek fiziksel kapasitesini fazlasıyla sahaya yansıttı diyebiliriz. Skriniar’ın da Osimhen’i adım adım takip etmesi ve kaleden uzak tutması, takımın savunma direncini arttırdı.
Fenerbahçe topu kazandıktan sonra hızlı bir şekilde kaleye inmeye çalışan bir takım. Bu maçta da fırsat bulduğunda bunu gerçekleştirdi diyebiliriz. Szymanski, Fred ikilisinin dripling kabiliyeti ve Kostic’in hücuma çıkışları ile pozisyonları olgunlaştırmaya çalıştılar. Ancak yüzde yüz diyebileceğimiz pozisyonlar bulunamadı. Oğuz Aydın’ın Eren Elmalı ile olan mücadelesinde sönük bir performans sergilemesi, hızlı geçişlerde takımın farklı seçenekleri değerlendirmesini engelledi. Galatasaray’ın sezon genelinin aksine savunmada daha kompakt ve riskten uzak duran oyun anlayışı da bunda etken oldu diyebiliriz. Sezon genelinde yediği gollere baktığımızda Galatasaray’ın en büyük sorunu geçişleri savunamamasıydı. Ancak bu maçta oldukça temkinli ve dikkatli bir savunma anlayışları vardı.
Fenerbahçe hücumda top kaybettikten sonra, rakipten daha hızlı aksiyon aldı diyebiliriz. Bu nedenle rakibin hızlı ataklarını göremedik. Savunma anlayışının bir an bile geri plana itilmediği bu mücadelede, Fenerbahçe yeri geldiğinde santraforları ile dahi geriye doğru adam takibini yaptı ve savunma düzenini aldı.
Galatasaray ligin duran toplarında en iyi takımlarından biri. Fenerbahçe rakibinin bu özelliğini bildiği için serbest vuruş şansını minimum düzeyde tutmaya çalıştı. Galatasaray 5 serbest vuruşta herhangi bir başarı sergileyemedi. Maçın genelinde hiç korner kullanamadı. Fenerbahçe hücumda duran toplarda ön direkt kullanımını önemsedi. Ön direği korumaya çalışan Torreira ve Eren elmalı üzerinden skor üretme düşüncesini görüyoruz. Maçın en net gol pozisyonu da bir korner organizasyonunda Djiku’nun kafa vuruşu ile gerçekleşti.
Fenerbahçe’nin günden güne gelişen bir savunma anlayışı var. Fenerbahçe’ye gol atmak gerçekten çok zor bu düzen ve anlayıştı. Bu savunma bilinci Avrupa kupaları için çok kritik etkenler. Fenerbahçe savunmada major bir hata olmadığı sürece rakiplerine şans tanımıyor. Bu maçta da savunmada kaymaları çok doğru yapan, kompakt duran ve topun gerisine çok hızlı geçen bir takım görüyoruz. İleride kaliteli ayakların olduğunda bu savunma anlayışın ile maçı kazanman çok daha kolaylaşıyor.
Bu maç özelinde ve sezon içerisinde bu tür maçlarda görüldüğü üzere Fenerbahçe’nin ön hattındaki atletizm eksikliği takımın gücünü düşürüyor. Tadic ve Dzeko gibi kalitesi tartışılmaz ancak atletizmi bu seviyeleri kaldırmayan isimler takımın yeri geldiğinde freni olabiliyor. Bu maçtada savunma arkasında topla buluşan Dzeko’nun gerisinden gelen savunma oyuncuları pozisyonları çok net engellediler. Tadic’in karar alırken yavaş kalması ve sprint gücünün düşük olması takım adına zorluk düzeyi yüksek maçlarda eksi yazabiliyor. Bu tür maçlarda iki isimden sadece birisinin oynaması ve oynamayan ismin yerine daha atletik bir ismin tercih edilmesi çok daha efekti bir takım ortaya çıkarabilir.