İlk 2 haftada aldığı net galibiyetlerle yola devam eden Galatasaray’ın hafta içi patlak veren kriz sonrası kadroya alınmayan Barış Alper ve sakatlığı nedeniyle Kayseri’ye götürülmeyen Lemina yokluğunda nasıl bir performans sergileyeceği merak konusuydu. İlk 2 haftada santrafor olarak gördüğümüz Barış Alper’in yokluğunda en uçta Osimhen’i izledik. Lemina’nın yokluğunda ise Sara’nın Torreira’nın yanında konumlandığı, sol çizginin Jakobs-Eren ikilisinden oluştuğu, serbest rolde ise Yunus’un olduğu bir formasyonla maça başladı Galatasaray.
Maçın ilk dakikalarında Karagümrük maçına oranla Galatasaray’ın özellikle rakibi enine genişletebilme adına sahayı daha iyi parsellediğini gördük. Jakobs’un solda sürekli çizgiye basıp Eren’in iç koridora yerleşmesi, Sane ve Sallai’nin ise devamlı çizgi-iç koridor ekseninde yer değiştirmesi olumlu işlerdi. Ancak bek orjinli Eren-Jakobs ikilisinin hücum varyasyonlarının kısıtlı olması Galatasaray’ın çoğunluklu merkez ve sağ iç koridor eğilimli atak olgunlaştırmasına neden oldu.
Sağ çizgide yakalanan bu hareketlilik, Galatasaray’ın Kayserispor bloklarını ve savunma hattını manipüle etmesini sağladı ve tehlike potansiyelli ataklar bu şekilde gelişti.
Özellikle Sane’nin sağ çizgide topu alıp iç koridor eksenli dripling aksiyonları, hem bu maç özelinde hem de oyuncunun ilerleyen süreçteki bireysel performansı adına umut vericiydi. 36’da Kayserispor’un bilinçsiz ön alan baskısını takiben yakalanan geçiş hücumunda, Yunus’un muazzam driplingi ve ardışık hareket olarak Sane’ye attığı derin pas sonrasında gelen Eren’in golü Galatasaray’ın devreyi önde kapatmasını sağladı. İkinci yarının hemen başında bu sefer Sane’nin asistinde golü bulan Eren Elmalı, takımını rahatlatıp maçı çözdü diyebiliriz. Çünkü maç 0-0 devam ederken bile özellikle bazı geçişlerde ve bireysel dripling denemelerinde Galatasaray’ın bir şekilde maçı çözeceği belli olmuştu. Sara ve Yunus’un merkezde gerek geçişlerde gerekse de blok arasına yerleşmeleri sonucu yakaladığı fırsatlar bir işaretti.
Galatasaray’ın merkezde yakaladığı bu fırsatların nedeni de Kayserispor’un birinci bölgeden itibaren uzun vurmayı tercih etmesi ve bu uzun toplar sonrasında sahipsiz topları kazanamamasıydı. Kayserispor’un Galatasaray üçüncü bölgesine denediği pasların ortalama uzunluğu 42 metre iken Galatasaray’da bu sayı 26 metre. Takımlar arasında atak olgunlaştırma ve oyuna hükmetme anlamındaki güç farkını ortaya koyan bir veri diye düşünüyorum. Özellikle ikinci yarıda Galatasaray’ın yakaladığı bir veri var ki ligin devamında tekrarlanması oldukça zor.
Galatasaray’ın ikinci yarıda hücum hareketi başına Kayserispor’a verdiği pas imkanı 4.3. Yani 5. pası yapamamış Kayserispor ki bu büyük bir dominasyon demek.
Bu noktada Galatasaray’ın en başta bahsettiğim sahayı iyi parsellemesi de etkili oldu diye düşünüyorum. Çünkü atak fazındaki iyi yerleşim ve sahayı parselleme, top rakibe geçtiğinde haliyle topu geri kazanma sürenizi de minimuma indiriyor. Galatasaray’ın 10 kişi kalan Karagümrük karşısında belli sekanslarda üretken olamamasının nedeni, rakip blokları enine genişletememesi ve oyunun merkeze yığılması sonrasında belli oyuncuların rolünün çakışması idi. Ancak aşağıda Kayserispor karşısındaki Galatasaray’ın pas örgüsüne baktığımızda çok daha kompakt ve kenar oyuncularının sağlıklı şekil oyuna dahil olduğu bir yapı görüyoruz.
Yine bu pas örgüsünde göze çarpan noktalardan birisi, yukarıda bahsettiğim gibi oyunun çoğunlukla sağ çizgi eksenli oynandığı ve hücum aksiyonlarının bu bölgeden olgunlaştığı detayı. Bunda Sane ve Sallai’nin yukarıda saha içi görsellerden de anlaşılacağı üzere iç koridor-çizgi eksenli yer değiştirmeleri önemli bir etkendi. Takım, henüz Sane’ye ve onun hızlı düşünüp hızlı uygulama noktasındaki becerilerine tam olarak uyum sağlayamasa da gerek bireysel gerekse de Sane üzerinden gelişen çeşitli aksiyonlarda ilerleyen sürece dair olumlu sinyaller gördük. Sane’nin sağ iç koridora yerleştiği bazı sekanslarda takım arkadaşlarını da ikiye birler ile oyuna dahil etmek istemesi ve bunun üzerinden ceza sahası eksenli yaptığı koşular kıymetli işlerdendi. Özellikle maçın 29. Dakikasında gerçekleşen bir aksiyon var ki benim de sık sık dile getirdiğim Sane’ye yakın konumlanma gerekliliğinin pratiğe dökülmüş bir uygulamasıydı.
Sane’nin sağ iç koridorda topla buluşması ile Sara-Torreira ikilisinin onun pas kadrajına girmesi ve sonrasında yapılan pas varyasyonu sonrasında Sane’nin rakip ceza sahası önünde topla buluşması, benim açımdan Sane özelinde en dikkat çekici sekanslardan birisiydi. Çünkü bu aksiyon maç boyunca takım arkadaşları ve Sane arasında gerçekleşen ender koordine aksiyonlardan birisiydi. Sane’nin pas varyasyonları veya takım arkadaşlarının alan açması sonrasında yakaladığı bire birler ile çizgiden merkez yönlü aksiyonları sonunda bulduğu şut fırsatları, kariyerinin onunla özdeşleşen işlerinden birisi. Bu aksiyonları, takım arkadaşları ile yakalayacağı koordinasyon ve birlikte oynama bilinci sonrasında daha sık göreceğimizi düşünüyorum. Çünkü gerek bu pas varyasyonları ile gerekse de yapacağı dripling sonrası uygulayacağı ardışık hareketler, Sane’nin skor katkısını arttıracaktır. Kayserispor karşısında da 9 dripling girişiminin 7’sinde başarılı olması onun adına oldukça kıymetli bir veri.
Galatasaray’ın yine rahat kazandığı bu karşılaşma özelinde bireysel performans olarak Yunus Akgün’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Geçtiğimiz sezon çizgiden merkeze devrildiği sekanslarda yaptığı olumlu işlerden burada bahsetmiştim. Yunus, merkezde rakip boklar arasına yerleşme konusunda Galatasaray’ın en iyi isimlerinden birisi.
Yunus Akgün, bu blok arasına yerleşmeleri sonrasında gerek geçiş hücumlarında geniş alanda gerekse de iç koridorda dar alanlarda, rakip savunmaların karşılamakta en zorlanacağı oyuncu profillerinden. Geniş alanda yakaladığında topla ivmelenmesi ve hızlı adımlamaları sayesinde kısa sürede rakip ceza sahası önüne gidebilen, dar alanda ise kıvraklığını kullanıp rakip eksiltebilen veya derin pas opsiyonunu kullanabilecek çok yönlü bir oyuncu. Geçtiğimiz sezon, “deep comletions” dediğimiz savunma arkası atılan derin toplarda ligin Tadic ile beraber en iyisi olan Yunus, Kayserispor karşılaşmasında da dripling üzeri bu derin pasları Osimhen ve Sane üzerinden sık sık tercih etti. Onu merkezde ilk kullanan teknik direktör Maresca’nın da Leicester’da kısa sürede bahsettiğim noktalarda verim aldığını söyleyebilirim. Ancak ligimizin geçiş hücumuna çok daha müsait olması ve kadro kaliteleri arasındaki fark, Yunus’un X faktör olma potansiyelini daha bariz şekilde ortaya koyuyor. Galatasaray kadrosunda takımın hücum repertuarını arttıracak çok önemli bir oyuncu. Okan Buruk’un da Yunus’un merkezde gösterdiği bu performans sonrasında onu bu rolde daha aktif kullanacağını düşünüyorum.