Galatasaray, zor günler geçiren Trabzonspor karşısına Osimhen ve Davinson gibi oyunu rakip alana yıkma ve takım boyunu kısaltma konusunda büyük öneme sahip iki ismi ilk 11’de riske etmeyerek çıktı. Şampiyonluk yolundaki rakibi Fenerbahçe’nin kazandığı haftada eksiklere rağmen kazanılacak bir üç puan, elbette ki büyük öneme sahipti.
Osimhen ve Davinson’un olmadığı senaryoda Galatasaray’ı uzun süre sonra Jelert, Kaan, Abdülkerim ve Berkan’dan oluşan salt bir dörtlü savunma düzeniyle gördük diyebiliriz. Özellikle Jelert’in Nwakaeme ile olan eşleşmesi ve bu eşleşmede dörtlü savunma düzeninde Kaan Ayhan’ın bu koridora vereceği destek ile Trabzonspor’un bu iç koridora +1 oyuncuyu konumlandırıp konumlandıramayacağı -sanıyorum ben de dahil- birçok kişinin maç öncesi taktik anlamda merak ettiği noktaların başında geliyordu.
Hücum anlamında Galatasaray, bu sezon görmeye alışık olduğumuz şekilde Yunus’u yine sağ çizgiden merkeze yakın konumlandırarak ve ikinci bölgeden itibaren onu half-space‘e yerleştirerek maça başladı. Mertens’in yine kısmen gezgin rolde olduğu, Sallai’nin ise ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçişte pas varyasyonlarına girebilmek adına ona mümkün olduğunca yakın konumlandığı bir hücum anlayışı gördük. Özellikle Barış Alper’in sık sık sağ çizgiye deplase olması, Eren Elmalı ve Lundstram’ın, Yunus’un half-space‘den savunma üzerine yaptığı koşuları karşılamalarını zorlaştırdı. Kaldı ki Galatasaray’ın, Yunus’un iç koridordan yaptığı koşu ve asisti sonrası Mertens ile bulduğu gol bu şekilde geldi. Yine Yunus’un harika ikinci golü de bahsettiğim şekilde ikinci bölgeden itibaren half-space‘e yerleşmesinin akabinde geldi. Yunus’un topla buluştuktan sonraki dripling ve dripling üzeri becerileri, dripling esnasındaki adımlamaları ve hızlanma aksiyonları onu artık giderek bir iç koridor oyuncusu haline getiriyor. Maresca tedrisatından geçtikten sonra dripling ile merkez deliciliği ve bunu kullanarak savunmaların dengesini bozabilme özelliği zirveye ulaşmış durumda. Okan Buruk da Yunus’u bu şekilde kullanarak ondan optimal düzeyde verim almayı başarıyor. Dünkü performansı da bu konuda önemli bir referans oldu.
Bu sezon genel itibariyle çok gol yediği için eleştirilen bir Galatasaray var. Dünkü maç özelinde de yenilen üç gol, elbette ki Galatasaray adına olumsuz sinyaller verdi. Bunda takımın yüksekte konumlanmasını sağlayan, bu sayede rakiplerin geçişlerini olabildiğince önleyen Davinson’un yokluğunun önemli olduğunu düşünsem de Galatasaray’ın dün savunmada yaşadığı zaafların daha çok yerleşimden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Galatasaray uzun süre üçlü formasyonda oynayıp bir anda dörtlü savunma düzenine geçip yerleşimde bazı acemilikler yaşayan bir takım görüntüsündeydi bazı sekanslarda. Trabzonspor’un, Galatasaray’ın asimetrik dörtlüsünde ortaya çıkabilecek zaaflardan faydalanmak istediğini ve bunu özellikle Galatasaray’ın sol iç koridoruna +1 oyuncuyu yerleştirerek yapmaya çalıştığını gördük. Berkan’ın yüksekte konumlandığı veya Trabzonspor’un o bölgeye soktuğu +1 oyuncu ile Berkan’ı mevkisinden kopardığı sekanslarda, Abdülkerim-Banza eşleşmesinde Galatasaray ciddi problemler yaşadı. Bahsettiğim gibi bunun daha çok dörtlü düzenden kaynaklandığı fikrindeyim. Zira üçlü düzende kanat bekin oyundan düştüğü sekanslarda sol kenar veya merkez stoperin kademeye girebilmesi ve alan parsellemesi formasyonun doğası gereği çok daha olası. Galatasaray’ın dün hibrit de olsa belirli bir süredir oynanan 3-5-2 ve 3-4-2-1 düzeninden tekrar dörtlüye dönüşte bahsettiğim gibi karşılama ve switch sıkıntıları yaşadığı görüşündeyim. Diğer yandan Jelert’in ise Nwakaeme karşısında kötü bir sınav vermediğini düşünüyorum. Nwakaeme’nin yaşından kaynaklı olarak artık mobilizasyonunu kısmen kaybetmiş olması ve dün özelinde daha çok merkeze kat ederek oynaması Jelert’i fazla zorlamadı.
Her ne kadar alıştığımız üzere yine hakem konuşulsa da dünkü maç için saha içinden bahsetmemenin futbola ve her iki takımın sarf ettiği efora ihanet olacağı fikrindeyim. Maçın ilk dakikasından itibaren sergilenen efor, girilen pozisyonlar ve bir an olsun düşmeyen tempo biz futbolseverler adına futbolda hasret kaldığımız olgulardı. Maçın nasıl bir tempoda oynandığını ve bazı bölümlerde adeta tenis maçına dönüştüğünü aşağıdaki istatistiklerden anlayabiliriz. Bu konuda her iki takıma ve teknik direktöre de teşekkür etmek gerek diye düşünüyorum.
Genel olarak Galatasaray’ın, dün belli sekanslarda Osimhen ve Davinson’un yokluğu ile üçlü savunma düzeninden tekrar dörtlü düzene geçişin sıkıntılarını yaşadığını düşünüyorum. Yerleşim konusunda yaşanan sıkıntıların kaynağını da takımın bir süredir denenen üçlü savunma düzenine alıştığı şeklinde yorumlayabiliriz. Özellikle sağlıklı bir Jakobs’un hem sol kanat beki hem de sol kenar stoperi yedekleyebilecek olması, Jelert’in Kopenhag günlerinde de sıklıkla kullanıldığı kanat bek rolünde Galatasaray için bir alternatif olabilmesi formasyonda esneklik ve seçenekler açısından Okan Buruk’un elini kolaylaştıracaktır. Bunun dışında Yunus ve Mertens’in sürekli olarak artan form durumu ile oyun içi katkıları, “İsviçre Çakısı” diyebileceğimiz Sallai’nin varlığı ve tabi ki sağlıklı bir Osimhen Galatasaray’ın pratik üçlü formasyon düzeninin oturtmasına yardımcı olacaktır. Devre arası transfer döneminin de verimli geçirilmesi, Galatasaray’ın sakatlıklar konusunda yaşadığı dar rotasyon problemini de minimum düzeye çekecektir.