The Normal One!
Beşiktaş, derbi galibiyetiyle hem sahada hem de saha dışında camia olarak derin bir nefes aldı. Sezon boyunca yaşanan iniş çıkışlar, kadro darlığı ve yönetimsel belirsizlikler takımın üzerindeki baskıyı artırırken; bu zafer adeta bir yeniden doğuş işareti oldu. Siyah-beyazlılar, mücadeleci oyun anlayışıyla sahadan üç puanla ayrılarak taraftarına hem güven hem de umut aşıladı. Ancak bu galibiyet, Beşiktaş’ın uzun vadede istikrarı sağlamak adına atması gereken adımların gerekliliğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Beşiktaş, zafere giden yolda sahadaki yerleşimi ve pres şablonuyla dikkatleri üzerine çekti. Talha Sanuç ve Emirhan Topçu’nun savunma hattını olabildiğince ileri taşıması, sırtı dönük oynama becerisiyle bilinen Edin Džeko ve Dusan Tadic’i etkisiz hale getirdi. Savunmanın kompakt yapısı ve doğru konumlanması, rakibin hücum organizasyonlarını başlamadan sona erdiren önemli bir faktör oldu.
Beşiktaş’ın oyunundaki en çarpıcı unsurlardan biri, Musrati’nin sol iç pozisyonda oynayarak Emirhan’a savunma anlamında serbestlik kazandırmasıydı. Bununla birlikte sağ kanatta Jonas Svensson’un merkeze doğru kayması, sağ içte görev yapan Salih Uçan’ın ikinci ve üçüncü bölge arasına daha rahat geçiş yapmasını sağladı. Bu hareketlilik; Beşiktaş’ın çift pivot sistemini etkili bir şekilde kullanmasına, alan savunmasını optimize etmesine ve Fenerbahçe’den daha fazla top kazanmasına (88-84) imkan tanıdı.
Beşiktaş, hücum yerleşiminde Giovanni van Bronckhorst döneminden tanıdık bir çizgi şablonu sergiledi. Masuaku ve Rashica kanatları, rakip savunmayı genişletmekte önemli bir rol oynadı. Rafa Silva ise tam aksine çizgiye yakın bir oyun yerine, hem merkeze hem de sağa deplase olarak hareketli bir performans ortaya koydu. Bu yerleşim, Beşiktaş’ın hücum çeşitliliğini artırırken; rakibin savunma dengesini bozdu.
En dikkat çekici detaylardan biri, Ciro Immobile’nin sık sık sola deplase olmasıydı. Bu hareketlilik; Gedson Fernandes’in, Immobile’nin boşalttığı alanlara girerek stoperlerin arasına sızmasına ve rakibin orta saha oyuncusu Amrabat’ın kenarlarla bağlantısını kesmesine olanak tanıdı. Bu bağlantı, sezon başında Beşiktaş’ta görülen Musrati-Rashica bağlantısına benzer bir bağlantı. Beşiktaş; zaten kenar beklerden oyun kurmak konusunda zorluklar yaşayan Fenerbahçe’nin, merkezden de rahat oyun kurmasına engel oldu.
Öte yandan, Fred’in eskisi kadar hareketli olmaması ve Tadic’in Szymanski ile Mert Hakan gibi daha dinamik oyuncuların aksine daha statik bir performans göstermesi, Beşiktaş orta sahasının işini kolaylaştırdı. Musrati ve Salih Uçan, toplamda 7 pas arası yaparak savunmada alan kapama ve top kazanma konusunda yıldızlaştı. Bu dengeli savunma ve hücum organizasyonu, Beşiktaş’ın derbideki üstünlüğünü perçinleyen önemli unsurlardan biri oldu.
Göztepe maçından sonra belirttiğim gibi, üretkenlikten yoksun takımlar genellikle kenarlara yönelir. Ancak Beşiktaş, derbide bunun tam aksine bir oyun planı sergiledi. Hem iki pivotuyla merkezde kontrolü sağlaması hem de Rafa Silva ve Gedson Fernandes gibi sık sık alan değiştiren oyuncularını merkeze sokabilmesi, takımın cepheden üretkenliğini önemli ölçüde artırdı.
Bu etkili oyun anlayışı sayesinde Beşiktaş, merkezden tam 1.07 xG (gol beklentisi) üreterek derbide hücum etkinliğini en üst seviyeye çıkardı. Merkezden gelen bu üretim, Beşiktaş’ın taktiksel planının başarısını açıkça gözler önüne serdi.
Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısındaki performansı, pas doğruluğu ve uzun pas paylaşımındaki başarısıyla öne çıktı. Siyah-beyazlılar, %79 genel pas isabet oranıyla oynayarak topa sahip olma konusunda rakibiyle dengeli bir mücadele sergiledi. Özellikle uzun paslarda %70 başarı oranı yakalayan Beşiktaş, bu becerisiyle oyunun yönünü hızlı bir şekilde değiştirebilme ve rakip savunmayı dengesiz yakalama konularında etkili oldu. Bu istikrar, takımın derbideki üstünlüğünü pekiştiren önemli unsurlardan biriydi.
Chamberlain ve Bahtiyar’ın oyuna dahil olması, teknik direktör Serdar Topraktepe’nin geniş kadro yönetimine verdiği önemi bir kez daha ortaya koydu. Topraktepe; takımın enerjisini yüksek tutmak ve taktiksel esnekliği artırmak adına kadrodaki her oyuncuyu efektif bir şekilde kullanarak, Beşiktaş’ın sahadaki üstünlüğünü pekiştirdi. Bu yaklaşım, sezonun ilerleyen haftalarında takımın dayanıklılığını ve başarısını sürdürülebilir kılmak için kilit bir faktör olacak.
Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısında elde ettiği bu galibiyet, sadece bir derbi zaferi değil; aynı zamanda takımın potansiyelini gösteren önemli bir işaret oldu. Ancak bu başarıyı sürdürülebilir kılmak için bazı yapısal adımlar atılması gerektiği açık. Teknik ekip ve yönetimin; sahadaki taktiksel çeşitliliği geliştirmeye, kadro derinliğini artırmaya ve oyuncuların bireysel gelişimine odaklanması şart. Gelecek adına umut veren bu zafer, doğru planlama ve disiplinli bir çalışma ile Beşiktaş’ın hem ligde hem de Avrupa’da bazı hedeflere ulaşabileceğini gösteriyor. Taraftarın bu sinerjiyi sahiplenmesi ve kulübün birlik içinde hareket etmesiyle siyah-beyazlılar için parlak bir yol haritası çizilebilir.
Ulaş Aral