ŞAMPİYONLUK PLANI
İki maç üst üste gelen umut kırıcı mağlubiyetlerin ardından, Fenerbahçe son yıllarda alışık olduğumuz gibi yine bir maçı taraftarı ve camiası ile birlikte tamam mı devam mı havasına soktu. Bu derecede baskının ve taraftar eleştirisinin olduğu bir ortamda oynanan oyunu ve oyuncu reaksiyonlarını bunu gözeterek değerlendirmek gerekiyor. Sahaya çıkılan dizilim ve düşünce, oyuncuların tüm aksiliklere rağmen gösterdiği mücadeleci oyun tarzı maçın kazanılmasında etkili oldu. Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışında rakibine mesaj verecek galibiyetlere ve oyunlara ihtiyacı var. Bu maçta tercih edilen önde karşılama ve yoğun baskı şampiyonluk için gerekli görünüyor. Bu oyunu hücumda organizasyon bakımından zenginleştirdiği ölçüde sonuca daha hızlı ulaşacaktır Fenerbahçe.
Fenerbahçe iki maç sonra orta sahada üçlü bir düzene geri dönüş yaptı. Sahaya 4-2-3-1 dizilişi ile çıkan Mourinho, Tadic-Maximin ikilisini yedek soyundurarak maça İrfan Can-Oğuz kanatları ile başladı. Merkezde Amrabat’ı yine geriden top çıkartan rolde görüyoruz. Fred’in 8 numarada merkezde hareketli bir şekilde eforlu bir maç çıkardığını söyleyebiliriz. Szymanski’nin Dzeko ile birlikte hücumda yüksek baskıya gittiğini, yüksek baskı gücü ile hem orta sahada hem hücumda bir çok noktada takım adına sayısal çoğunluğu sağladığını gördük. Sağ kanatta İrfan Can’ın merkeze yakın konumlanması, daha serbest rolde oynayarak gerektiğinde sol kanada kayması ve ceza sahası koşuları ile tehlikeli akınlarda etkinliğini gördük. Oğuz Aydın’ın sol kanatta ilk yarıda çıkardığı bir iki etkili şut ve maçın 49. dakikasında bağlantı oyununu başlatarak hızlı paslaşmalarla girdiği pozisyon dikkat çekiciydi.
Fenerbahçe oyunun hücum kısmını bu maçta rakibe önde yüksek baskıya giderek başlattı. Özellikle Szymanski’nin eforu ve Dzeko’nun doğru pozisyon alışına, kanat oyuncularının baskısı ve Amrabat’ın yüksekte Berat’a yaptığı baskı eşlik edince, hücumda rakibin rahat çıkmasına fırsat verilmedi. Bu baskının süreklilik göstermesi ve rakibin baskıyı kırmasını engellemek için Becao-Çağlar ikilisi ilk yarıda rakibi orta saha çizgisinde sert bir şekilde karşıladı. Becao-Piatek eşleşmesinde Becao’nun üstünlüğünü net bir şekilde görüyoruz. Yayılımdan bahsettikten sonra atakların gelişimini ve eksik kalan noktayı irdeleyelim. Atakların genellikle sol kanat bölgesinden Kostic’in driplingleri ve ortaları ile gerçekleştiğini görüyoruz. Kostic maç boyunca fırsat buldukça yüksek ortalar denedi. Bu ortaların başarısı düşük kaldı. Kostic’in orta tekniğini daha planlı hücumlarla sahaya yansıtmak, takımın hücum gücünü daha da yukarı çekebilir.
Zaman zaman Szymanski’nin sol hatta yaklaşması ile Kostic-Oğuz-Szymanski üçlüsünün rakip savunmayı hatlar arasına verkaçlarla girerek deldiğini görüyoruz. Set hücumları noktasında geçtiğimiz seneye göre geriye giden bir takım bulunuyor. Bunu en net İrfan Can-Osayi kanadında görüyoruz. Üçüncü oyuncunun sağ hata yanaşmaması ile üçgenlerin kurulamadığını ve rakip savunmayı dengesiz yakalayacak topsuz koşuların atılamadığını görüyoruz. Edin Dzeko’nun bağlantı oyunlarındaki aktifliği ve sahanın her noktasında varlığı ile takımın hücumlarına kattığı akıl, her maç olduğu gibi yine dikkat çekiciydi. Attığı golden önce hemen hemen aynı açılardan yakaladığı şut fırsatlarında oyun aklını net bir şekilde görüyoruz.
Maçın ikinci yarısında bu sefer Tadic’in orta kalitesi ve Yusuf En Nesyri’nin kafa golleri takımın sahadan galip ayrılmasını sağladı. En Nesyri’nin zıplama yeteneğinin bu tür maçlarda takımın sorunlarını çözecek kalitede olduğunu net bir şekilde gördük. Kostic, Tadic, İrfan Can gibi yüksek toplar atabilen oyuncuların olduğu bir takımın bu detayı daha çok değerlendirmesini bekleyebiliriz.
Fenerbahçe geriden topla çıkarken genellikle Amrabat’ın pasörlüğüne güveniyor. Ancak bu durumlarda rakipler ilk pas seçeneği olan Fred’e yüksek baskı ve sıkı markaj uyguluyorlar. Fred’in baskı altında top kullanamama sorunu buna eklenince geriden paslaşarak çıkmak sorun olabiliyor. Bu tür durumlarda özellikle kanat oyuncularının ve beklerin Amrabat’a pas açısı yaratması çok gerekli oluyor veya santraforun bağlantı oyunlarında yetkinliği ileriye top taşımak ve orada topu tutmak için elzem bir hal alıyor. Bu seçeneklerin bir örneğini 49. dakikada Oğuz Aydın’ın derine gelerek Amrabat’a yarattığı pas seçeneğinde görüyoruz. Derine gelerek topu alan Oğuz Aydın, tek topla Szymanski’yi görüp koşusuna devam etti. Szymanski tek top ile Oğuz’u gördü. Oğuz yine tek topla Dzeko’nun koşu yoluna topu yuvarladı ve koşusuna devam etti. Dzeko bu koşuyu ve bağlantıyı ödüllendirmek için topu Oğuz’a çıkardı. Oğuz topa yetişemedi. Yetişmiş olsa pozisyon golle sonuçlanabilirdi. Bunun gibi bağlantıları takımın daha fazla denemesi, hücumda başarı şansını arttıracaktır.
Fenerbahçe maçın ilk yarısında neredeyse rakibine hiç pozisyon vermedi. Arka direğe kesilen bir orta ve ofsayt nedeniyle sayılmayan gol dışında Başakşehir hiçbir varlık gösteremedi. Halbuki Başakşehir maça önde yüksek baskı ve adam adama sıkı pres ile başlamıştı. Aşağıda göreceğimiz düzende Fenerbahçe’yi geriden topla çıkarmama düşüncesi ilk 10-15 dakika işledi. Ancak daha sonra Fenerbahçe, özellikle Kostic üzerinden baskıyı kırdı ve ataklarını gerçekleştirmeye başladı.
Maçın ortalama 15.dakikasından itibaren Fenerbahçe’nin rakip yarı sahada başlayan savunmasını ve stoperlerinin orta saha çizgisine kadar çıktıklarını görüyoruz. Özellikle Becao-Piatek eşleşmesinde Becao’nun 7 hava topu mücadelesinden 6’sını kazanması ve toplamda 9 hava topu mücadelesinden 8 tanesini kazanması rakibin ileriye top taşımakta ve o bölgede top tutmakta zorlandığını gösteriyor. Yine Çağlar’ın toplam 9 hava topu mücadelesinden 6’sında sağladığı başarı da dikkat çekiciydi.
Fenerbahçe’nin ön alan presi ile başlattığı savunma diziliminde; Başakşehir’in bulduğu golde dikkat çeken ve maçın birkaç anında göze çarpan bir detay vardı. Amrabat, Berat’a baskıya gittiğinde Fred ile Crespo eşleşiyordu. Bu eşleşmeler sonucunda Başakşehir’den Kemen, merkezde çok kullanışlı bir boşlukta birkaç kez yalnız kaldı. Başakşehir, Kemen’e topu ulaştırabildiği anlarda ataklarını olgunlaştırabilirdi. Ancak burada zaman zaman Çağlar’ın öne çıkıp Kemen’i rahatsız etmesi bunu engelledi. Bazen ise baskıdan topla çıkamayan Başakşehirli oyuncular bu fırsatı kullanamadı.
İkinci yarıda Fenerbahçe tekrar öne geçtikten sonra ve sakatlık sonrası sahada eksik kalınca taktiksel detaylardan ziyade sahadaki mücadele ön plana çıktı. Tadic’in sağ bek, Mert’in sağ stoper olduğu bir düzen hakkında taktiksel analizler yapmak mantıklı değil. O andan itibaren iş tamamen sahadaki özveriye ve futbol şansına kalıyor.
Fenerbahçe bulduğu ilk golde harika bir geçiş oyunu oynadı diyebiliriz. Başakşehir’in sağ kanadına doğru atılan topu erken hamle ile rakipten önce kapan Kostic, Szymanski’ye harika bir pasla oyunu üçüncü bölgeye taşıdı. Szymanski, Dzeko işbirliği ile gol geldi. Fenerbahçe iç sahada nadiren böyle pozisyonlar yakalayabiliyor. Ancak bu konuda sene başına göre gelişim gösterdiğini görüyoruz. Çok hızlı kaleye inen ve pozisyonları sonuçlandıran bir takım söz konusu. Çizilmiş setler ve planlarla ortaya oldukça etkileyici performanslar çıkabilir. Bu konunun biraz doğaçlama ilerlediğini düşünüyorum. Buna Kostic’in maçta yaptığı orta istatistiğini veri olarak sunabiliriz. Birçok pozisyonda Kostic’in zorlayıcı ortalarını gördük.
Fenerbahçe’nin güçlü yönlerinin başında artık savunmaya geçişini söyleyebiliriz. Rakip sahada kaptırılan topların ardından en fazla 7-8 saniye içinde takımın tüm hatları ile kendi yarı sahasına döndüğünü ve topun arkasına geçtiğini defalarca gördük. Bu durum savunmaya geçişte ligin en iyi takımı olduğunu, rakiplere verdiği net gol şansları verisi ile desteklenebilir. Fenerbahçe ligde kontra ataktan gol yemeyen tek takım konumunda ve rakibine verdiği xG verisi bu maç özelinde 0.30. Ayrıca stoperlerin rakip ataklarda ortaya koyduğu ikili mücadele yüzdeleri dikkat çekici veriler oldu.
Fenerbahçe’nin üzerinde durması ve çalışması gereken noktalardan biri kesinlikle duran toplar. Bu maçta iki kafa golü ile maçı çözen En Nesyri gibi bir santrafora ve Tadic, İrfancan, Kostic gibi harika ortalar çıkartabilen kaliteli ayaklara sahipken bu konuyu gündemde tutmak lazım. Özellikle kornerlerden Nesyri üzerinden çizilecek setler ve planlarla, sıkışan birçok maç rahatlıkla çözülebilir. Umarım teknik heyet bu konuya kafa yoruyordur.
Fenerbahçe’nin bu maç özelinde en güçlü olduğu yön, şüphesiz ilk yarıda kusursuza yakın uyguladığı ön alan presi oldu. Başakşehir bu baskı karşısında oyuna ortak olmayı bir dakika bile sağlayamadı. Dzeko-Szymanski ikilisinin ön alanda baskısına, orta saha elemanları ve stoperler doğru zamanda destek verince ilk yarıda rakibi bunaltan bir Fenerbahçe izledik. Özellikle iç saha maçlarında bu planın geliştirilmesi için adımlar atılmalı. Bu baskı gücü ve oyun kalitesi, şampiyonluk yarışında takımı hep diri tutacaktır.