Ligin büyük oranda kaderini belirleyecek olan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi, maçın isminin büyüklüğü dışında saha içinde hiçbir beklentiyi karşılayamadı desem sanırım yanılmış olmam. Galatasaray’ın kazandığı taktirde şampiyonluk yarışını büyük oranda koparacak olması hatta beraberlikte bile ikili averaj göz önünde bulundurulduğunda büyük bir avantaj elde edecek olması ile Fenerbahçe’nin yarışı kendi lehine çevirmesi için mutlaka kazanmaya ihtiyaç duyması derbi öncesinde maçın havasını da oldukça gerginleştirdi. Tabi ki bu noktada camialardan yapılan karşılıklı açıklamalar ve yabancı hakem tartışmaları da etkiliydi. Ancak bu gerginlik ve heyecanın gölgesinde saha içinde futbol anlamında olumlu çok az şey gördüğümü söyleyebilirim.
Galatasaray beklendiği gibi Mertens’siz bir kurguda orta saha merkezinin Torreira-Lemina-Sara üçlüsünden oluştuğu bir dörtlü savunma düzeni ile Fenerbahçe de yine beklendiği gibi üçlü savunma düzeniyle maça başlarken, Çağlar bu düzende üçlü savunmanın sağında kendine yer buldu. Maç öncesi birçok muhtemel 11’de üçlü savunmanın merkezinde Amrabat,sağ kenar stoperde de Skriniar’ı görsek de Mourinho’nun Skriniar’ı merkeze çekip Çağlar’ı sağ kenar stopere atmasını doğru bir hamle olarak görüyorum. Çünkü Ambarat’ın merkezde, Skriniar’ın savunma hattının sağında olduğu senaryoda Osimhen’in Amrabat’a karşı fizik gücüyle, Barış Alper’in de Skriniar’a karşı hızı ve patlama gücüyle üstünlük kurabileceğini öngörüyordum.
Yine benzer doğrultuda Lemina-Torreira-Sara üçlüsünün, Fred-Szymanski-Tadic üçlüsüne karşı net bir üstünlük kuracağı fikrindeydim. Galatasaray’ın oyun genelinde bu üstünlüğü sağladığını düşünsem de bunun çoğunlukla Lemina üzerinden sağlanmış olması Galatasaray’ın bu üstünlük üzerinden gerekli efektifliği yaratamamasına neden oldu diye düşünüyorum. Yine maçtan önce Galatasaray adına Lemina dışında X Faktör olabileceğini düşündüğüm Frankowski’nin de gerek taraftar önündeki ilk maçına çıkması gerekse de dörtlünün bekinde kullanılmasına bağlı olarak özellikle ilk yarıdaki tutuk futbolu Galatasaray’ın hücumda kısıtlı işlere imza atmasına yol açtı. Diğer taraftan Mourinho’nun futbol anlayaşına uygun olarak 6 puan geride olmasına rağmen maç boyunca hiçbir risk almaması maçın son derece kısır bir şekilde 0-0’a bağlanmasına neden oldu. Fenerbahçe’nin mutlaka kazanması gereken bir maç olsa da Mourinho’nun bu beraberliğe üzüldüğünü hiç düşünmüyorum. Çünkü Mourinho’nun takımının yükselen grafiği karşısında Galatasaray’ın da önündeki zor fikstürde puan kaybı yapacağına inandığı fikrindeyim.
Zaten maçın pozisyon ve üretkenlik anlamında her iki takım adına da ne kadar kısır geçtiğini xG dinamiklerine bakarak bir nebze anlayabiliyoruz.
Galatasaray özelinde de her iki kanat oyuncusunun toplamda sadece 3 başarılı dripling sayısına ulaşmış olması, takımın neden üretemediğine bir nebze ışık tutuyor diye düşünüyorum.
Böylesine kısır bir maçta saha içini değerlendirmek son derece zor olsa da Galatasaray adına gözlemlediğim eksiklikleri paylaşmak istiyorum.
Galatasaray’ın son aylarda toplu oyunda hücumda çektiği üretkenlik sıkıntısının, artık üçlü-dörtlü savunma denkleminden çıktığını ve sahayı parselleme ve oyuncular arasındaki kopukluklar ile ilgili olduğunu son günlerde sık sık yazıyorum. Dün de buna ilişkin birçok sekans izledik aslında.
Lemina-Torreira-Sara üçlüsünün Fenerbahçe merkezine karşı üstünlüğü oyun genelinde çoğunlukla Lemina üzerinden sağlamış olmasında Fenerbahçe’nin sahaya yerleşiminin de etkili olduğunu düşünüyorum. Yukarıdaki görselde Fred, Szymanski ve Tadic’in birbirlerinden oldukça uzakta konumlanarak Galatasaray merkezini birbirinden kopardığını görüyoruz. Bu yerleşim sonunda Galatasaray topu kazansa bile merkez oyuncularının birbirinden kopukluğu nedeniyle topu efektif ve hızlı kullanamadı ve bu da Fenerbahçe oyuncularının topun arkasına hızlı geçmesini sağladı.
Gelelim Galatasaray’ın toplu oyununa. Galatasaray’ın, bahsettiğim sahayı parsellemede yaşadığı sıkıntıları gözlemlediğimiz bir saha içi görsel. Frankowski sağ iç koridorda top buluştuğu sekansta, progressive şekilde topu gönderebileceği tek bir takım arkadaşı yok. Bağlantı oyununu oynaması gereken Sara üçüncü bölgede Fenerbahçe blokları arasında, Lemina ise merkezde Fenerbahçeli oyuncular arasında kaybolmuş durumda. Tek opsiyon Kostic’in baskısı altındaki Sallai. Galatasaray adına maç içinde buna benzer birçok sekans mevcut. Bu sekansların birçoğu da geriye pas tercihiyle sonuçlandı.
Yine Galatasaray toplu oyunundan bir saha içi görsel. Torreira üçüncü bölgede, Lemina ise pozisyon gereği savunma çizgisinde konumlanmışken Galatasaray merkezinde topu alabilecek tek oyuncu Sara. Topla buluşan Sara’nın ise tekte Frankowski’ye oynayabilmesi dışında Fenerbahçe’nin iki oyuncuyla yaptığı baskı karşısında seçeneği yok. Bu pozisyon da Sara’nın topu baskı altında kaybetmesi ile sonuçlandı ve Galatasaray’ın geçiş yemesine neden oldu. Sara mümkün olduğunca yüzü rakip kaleye dönük şekilde topla buluşması gereken bir oyuncu ancak Galatasaray oyuncuyu bu konfor alanından uzaklaştırmaya devam ederse Sara’dan bu tip top kayıplarını izlemeye devam edeceğiz.
Galatasaray’ın Fenerbahçe’nin üçlü-beşli geçişi yaptığı savunma hattına karşı dün yapması gereken en önemli işlerden birisi iç koridor oyunları ve bek stoper arasına atılacak koşulardı. Bunu Galatasaray dörtlü bir düzende, yani bek+kanat oyuncuları ile çizgide 2 oyuncuyla oynadığı denklemde bile son derece az uyguladı. Uygulanan sekanslarda ise pas tercihleri son derece hatalıydı. Buna ilişkin bir saha içi görsel. Barış çok doğru şekilde merkezden Fenerbahçe savunma bloğunun braktığı boşluğa koşu atıyor, Sallai’ye oynaması gerektiği yeri göstermesine rağmen Sallai bu sekans sonunda geriye oynamayı tercih ediyor.
Yine bek-stoper arasına doğru zamanda atılan bir başka koşu. Bu sefer Gabriel Sara. Oğuz ve Çağlar arasında oluşan boşluğa half-space‘den son derece doğru bir koşu atıyor ancak Eren bu koşuyu ödüllendirmek yerine pas tercihini merkezdeki Lemina’dan yana kullanıyor.
Bu sefer Sallai Fenerbahçe merkezinin maç boyunca yaptığı yalnızca birkaç hatadan birini iyi kullanıyor, merkezde +1 oyuncu olarak Sara’nın hat kırıcı pasında toplu buluşuyor. Ancak devamında çok daha optimal tercihler olan topu Osimhen veya Barış’ın koşu yoluna atmak yerine topu gereksiz şekilde iki kez sürmeyi tercih edince top kaybı yapıyor.
Maç içinde Galatasaray’ın topsuz oyunda oyuncuları arasında ciddi kopukluklar olacak şekilde sahayı parsellediği ve doğru yerleştiği sekanslarda ise son derece hatalı pas tercihleri ve varyasyonları yaptığı sekanslar mevcut. Bu sorunların uzunca süredir devam ettiği de bir gerçek. Her hafta daha da törpülenmesini beklerlen sürekli olarak aynı hataların yapılması ve saha içindeki problemlerin devam etmesi ise Galatasaray adına düşündürücü olan nokta. Galatasaray, derbiden kötü oyuna rağmen 1 puanı alıp ikili averaj üstünlüğünü de cebine koyarak avantajını sürdürerek ayrıldı. Ancak haftalardır belki de aylardır süregelen saha içi sorunların, herkesin reaksiyon beklediği bir derbide de devam ediyor olması kafalarda ister istemez soru işaretleri yaratıyor. Galatasaray ve Okan Buruk adına kritik sürecin bundan sonra başladığını düşünüyorum. Zira Galatasaray’ın bugüne kadar gerek hücumda gerekse de savunmada yaşadığı sıkıntılarda yoğun fikstüre bağlı fiziksel kalitedeki düşüşün etkili olduğuna yönelik görüşler var. Bundan sonra Galatasaray’ın önünde Türkiye Kupası’nı bir kenara bırakırsak tek kulvar var. İlerleyen süreçte haftada bir maça çıkacak olan Galatasaray’da, oyun gücündeki düşüş ve saha içinde göze çarpan problemler devam ederse bugüne kadar bahsedilen sorunların fiziksel kaliteden ziyade işin teknik-taktik boyutundan yani mutfağından kaynaklandığından bahsedebiliriz diye düşünüyorum. Bu da son haftalarda giderek tartışılan Okan Buruk’a duyulan güveni de belli ölçüde şekillendirecektir.
Derbi özelinde son olarak Lemina’nın kişisel performansından bahsetmezsem olmaz diye düşünüyorum. Arabistan’a transferi iptal olup belki de sosyal medya yangınıyla yolunun ikinci kez düştüğü Galatasaray’da, hazır olmadığından bahsedildiği bir ortamda Rizespor maçından sonra derbiye de imzasını attı diyebilirim.
Sadece birkaç hafta önce geldiği takımda böylesine önemli bir derbide gerek mental gerekse de saha içi performans olarak takımın en diri oyuncusuydu Mario Lemina. Zeminde girdiği 12 ikili mücadelenin 9’unu kazanması ne kadar konsantre olduğunun, 90+2’de attığı depar sonrası kazandığı top yine aynı şekilde ne kadar hazır olduğunun göstergesi diye düşünüyorum. Hatta eli büyütmek gerekirse; Galatasaray’ın Lemina’yı transfer etmediği senaryoda maç sonucunda şampiyonluk yarışı belki de başka bir noktaya evrilebilirdi. Lemina’nın bundan sonraki süreçte de Galatasaray’ın sahaya koyması muhtemel dinamizmin ve enerjinin baş mimarı olacağını düşünüyorum.